hesabın var mı? giriş yap

  • birbirini sevmeyen ve birbirine guvenmeyen 20-30 adamin 10.5 saat ayni odada kapali kalmasidir. bu yaniyla bana biraz bunuel'in mukemmel filmi exterminating angel'i hatirlatti.

    bir tane kadin yoktur iclerinde. dogal olarak cocuk da yoktur. cocuk olsa her sey cok farkli olabilirdi.

    ne dusunmustur bu adamlar acaba o odada 10.5 saat otururken.

    fiziksel acidan cok rahat gectigini sanmam. muhtemelen o rahatsiz kumas pantalonlari icinde terleyen bacaklari ve sair bolgeleri kasinmistir. ayakkabilari vurmustur. burnunu karistiran olmus mudur. eger olduyda bundan igrenenler de olmustur. osuran kesin vardir. bunlar yasli adamlar. prostati ve gastriti olanlar sikinti yasamistir.

    onlar onemsiz de ne dusundu bu birbirine guvenmeyen adamlar. aramizda paralelciler olabilir arkadaslar. cok dikkat etmeliyiz.

    simdi rte ile asker dislerini gicirdatarak da olsa uzlasmis. ama kesin icinden ulan darbe olur mu diye soran vardir. tabii her iki taraftan da.

    en basit seyleri dusunen reisin kurmaylari olmustur. reis o araziyi bana soz vermisti ama "lunaparklar ve beton parklar bakaninin" yegenine paslamislar. olacak sey degil. su 2b arazisini de sirk ve evkaf mudurunun kayincosu almisti. biz neciyiz burada. ya da ne bileyim cişişleri bakani danismanlara fazla yakin, guven olmaz bu adamlara. acaba aksam yemegine kebap mi getirtsek disaridan. buranin yemekleri pek yavan oluyor. hanima bir mesaj atmali bu is uzayacak gibi.

    askerlerin cogu bolca emeklilik dusunmustur tahminimce. bodrum'a mi tasinsak marmaris mi. hanim marmaris diyor ama su muteahhit bir katalog gosterdi bayildim. oglan gene arabayi carpmis. bizim albay'a soyleyelim de evin boyasi ile ilgilenecek asker cocuklari ayarlasin. ulan bu tayyip de yaman adam cikti ha. ama hele bir dussun gorurum onu ben. yilmaz ozdil namussuzu iyi yazmis ama naaparsin. eskiden olsa viski soylerdik arada. bu pkk'da iyice azitti. aslinda bu ulkeyi en iyi ben yonetirdim ama neylersin.

    mesela 10.5 saat icinde cikip da soran olmus mudur. yahu sen paralel diyorsun ama benim devre arkadasim 5 yil sucsuz hapiste kaldi. sen niye ses etmedin. icinden misal lisede benim harcligim erken biterdi de ondan borc alirdim, ulan bir ziyaretine gitmedik demis midir. dememis olabilir.

    arada namaz icin ara verilmisse subaylarda urkek bir tedirginlik olmustur mutlaka. katilsam mi? yok lan biliyorlar namaz kilmadigimi arkamdan makara yapar.

    kisa adam ne dusundu acaba. ne zekiyim ben be. bunlarin hepsinden zekiyim herhalde. keske bir zeka olcer olsa da taksalar hepmize surada. kesin hepsinden zeki cikardim. en kotu ikinci falan olurdum. su kel benden zeki midir. yok lan degildir.

    reis paralelleri dusunmustur bir de bilal'in neden bu kadar boyle oldugunu. arada obama'ya gicik kapmis olabilir. malum saglik sorunlarindan dolayi iyice yorgun dusmustur. bir de bakanlardan yanlis laf eden olmussa cok ters bakmis olabilir. altina sicmistir adamcagizlar. arada kupon arazi falan gecmistir aklindan. ya biraksaydik butun bunlari da yerlesseydik karadenizde bir sahil kasabasina. namazimi kilardik, yazlari yaylaya cikardik demis midir. olabilir bak bu. yorgunluk ve bikkinlik dile kolay. yilmaz ozdil ya da bekir coskun gelmistir aklina kesin bir ara. ofke, haz ve sikinti arasi bir duygu gecmistir icinden. ermenek falan lafi gectiyse soma'da olanlar gelmistir aklina azicik hiddetlenmistir. biyiklari terlemis olabilir. viski falan gibi seyler dusunmedigine eminiz. aksam namazini kilinca biraz sakinlesmistir. ah o paraleller. arada askerlere bakip sahi guven olur mu bu adamlara demistir.

    ne konustuklari uc asagi bes yukari malum. birbirine guvenmeyen 21 adam (actim resmi saydim 21 kisi var).

    ben artik girmiyorum oteki konulara. ermenek'mis oranin ismi (uzun sure emenek sandim. actim baktim karaman'daymis). hanim kocasi vefat eden bir kadinin videosunu izletti de sinirim bozuldu. gunde elli milyon kredi parasi oduyorduk, once servisi kaldirdilar, simdi de canini aldilar, hepsinin burnundan getirecegim intikam alacagim dedi aglaya aglaya. bir sey olacagini sanmiyorum. soma'ymis (soma'yi bilirim. manisa'da yasadim bile ama soma'ya gitmedim), geziymis, acilim sureciymis (diyarbakir'a da gitmedim bak.) falan filan. insanlar daha fazla dusman olmasin, dis bilemesin birbirine yeter diyorum ama o da olmayacak galiba.

  • türkiye büyük millet meclisi'ni açık açık tehdit ediyor. eğer meclis gerekli yasaları çıkartmazsa her şeyi yapabilirlermiş.

    işte esnafın gerçeği bu. milli irade diyenlerin özleri bu. demokrasiden anladıkları bu.

    #uberedokunma

  • sinema sanatları ve bilimleri akademisi, amerika birleşik devletleri'nde sinema filmi yapımıyla uğraşanların mesleki örgütüdür.

    sadece davetle üye olunabilen bu kuruluşa üyelik, akademi tarafından tanınan film yapım dallarından birindeki belirgin başarılara dayanır ve oyuncular, yazarlar, yönetmenler, yapımcılar, sanat yönetmenleri, görüntü yönetmenleri, film kurgucuları, ses teknisyenleri, görsel efekt sanatçıları, müzisyenler, kısa film ve animasyon film yapımcıları, yöneticiler ve halkla ilişkiler uzmanlarını kapsar.

    akademi, 1927 yılında metro-goldwyn-mayer stüdyosunun başkanı louis b. mayer, aktör conrad nagel, yönetmen fred niblo ve yapımcı fred beetson'ın iş anlaşmazlıklarını ele almak, film yapımının farklı dalları arasında uyumu teşvik etmek (akademinin orijinal dalları oyuncuları, yazarları, yönetmenleri, yapımcıları ve teknisyenleri temsil ediyordu), film endüstrisinin kamu imajını iyileştirmek ve yeni yapım prosedürleri ve teknolojilerinin tartışılması için ortak bir zemin sağlamak için yeni bir endüstri örgütü fikrini ortaya atmalarının ardından 36 film endüstrisi lideri tarafından kuruldu. hiçbir zaman etkili bir hakem olmayan akademi, 1937'de iş müzakerelerini terk etti ve odak noktası kültürel ve eğitsel oldu.

    akademi bünyesinde oluşturulan ilk komitelerden birine ödül sunumlarını değerlendirme görevi verildi. bu komiteden, kuruluşun en iyi bilindiği işlev ortaya çıktı: oyunculuk, yönetmenlik ve sinema filmi üretiminin diğer alanlarında mükemmelliğin tanınmasını simgeleyen altın kaplama heykelcikler (geleneksel olarak oscar olarak adlandırılır) olan akademi ödüllerinin yıllık sunumu. akademi'nin diğer faaliyetleri arasında film teknolojisinin geliştirilmesi için araştırma ve eğitimin desteklenmesi, sinema tarihinin korunması ve belgelenmesi, yıllık sinema kredileri dizini gibi referans materyallerin yayınlanması, film çalışma programlarının teşvik edilmesi, mesleki bursların desteklenmesi, endüstrinin yaratıcı üyeleri arasında işbirliğinin teşvik edilmesi ve hollywood film endüstrisi için prestijin yayılması yer almaktadır.

  • bir erkek için ideal sevgilinin sözlükteki karşılığıdır şüphesiz.

    kendisini dürttüğünüzde alacağınız tepkiler müthiş yumuşak bir ses tonuyla "efendim?", "evet?", "hazır!" cevapları olur. ilişmezseniz gıkı çıkmaz, ölene kadar bir "ah"ını duyamazsınız. yok efendim "k.çımın şurası ağrıyor", "ben burda ölüyorum sen community shield izliyorsun!" ne bileyim "yine ne var ne istiyorsun senin yüzünden bıdıbıdıbıkbık ....(12-13 dk sonra) hep böyle oluyor!" yok.

    bir işiniz mi düştü? "yaparım", "oduncu, madenci, seyis(oha!)". karnınız mı acıktı? "hemen geyik vurup getiriyorum hayatım". bak "yapmam" asla yok. "sevgilimin karnı aç, gerekirse yaban domuzuna dalarım" mantığı var hatunda. ölüme gidiyor gıkı çıkmıyor yahu. dışarı mı çıkacaksınız? hazırlanma süresi yaklaşık 20 saniye. anlattıkça elim ayağım titriyor abi ya. hatuna "gel" diyorsun, taaa surların öbür tarafından dolaşıyor geliyor. gözyaşlarım sel oldu yemin ederim.

  • başlık: milli oluşumu dinlemek isteyenler buyursun

    entry: lisenin ilk senesi bitmiş . . . (burada lisedeki kızlardan vs bahsediyor milli olma hikayesini anlatacak.)

    @2 ulan ben de siyasi anlamda bir milli oluşumdan bahsediceksin sandım amk

  • otomobili icat eden karl benz'in ehliyeti yoktu demek kadar saçma bir iddia.

    atatürk türk demokrasinin eseri değil, türk demokrasisi atatürk'ün eseridir.

    atatürk türkiyede demokrasi ortamını inşa etmeye çalışıyordu, demokrasi konusunda acemi ve cahil olan türk milletinin kendine yönetici seçiyor diye padişah seçmesinin önüne geçmeye çalışıyordu.

    bir şey inşa edilirken tamamlanana kadar asıl işlevini gerçekleştirmeyebilir, bu çok normaldir. mesela bir ev yaptırırken arsanın üstünde yaşamaya başlayıp ustalara evi bizim üzerimize yapın diyemezsiniz. bir süre orası inşaat vasfında olmak zorundadır. inşaa süreci bitince orası ev vasfı kazanır. atatürk de türkiye cumhuriyetinin mimarıdır, neyin nasıl olacağına karar veren kişidir.

  • hayatımın ilk yirmi yılı içemedim. içmeyi denediğimde midem bulanıyor, fenalaşıyordum. istanbul'a taşındığımda çalıştığım firmada sabahladığımız zamanlar elemanlarla gittiğimiz bir pastane vardı. sahibi dükkanı açar açmaz fırından yeni çıkmış zeytinli açma yiyip yanında çay içiyorduk. o ikili aşırı güzel geliyordu. çaya orada alıştım ve sonra aşırı sevdim. birkaç ay sonra zeytinli açmadan soğudum ama o başka bir hikayenin konusu. artık sudan daha çok çay içtiğim günler oluyor.

    çay'ın türkiye'de yüksek hacimde üretim tarihi alt tarafı 70 yıllık ama dünyada kişi başına en çok çay tüketen ülkeyiz. açık ara, öyle böyle değil.

    bu vaziyet bana garip gelmiştir. ne çabuk bokunu çıkarmışız? bildiğim türkiye'de eskiden çay içilmediği, osmanlı döneminde paso kahve içildiği, çayın da türkiye'de üretimle kültüre girdiği idi. niye böyle oldu?

    halbuki çay çin'den batıya ilk olarak 5.yy'da türk tüccarlar tarafından taşınmış. o dönemler tedavi için ilaç niyetine içilen bir şeymiş. keyif içeceği olarak kullanıma başlaması ise 6.yy'ın sonunu bulmuş. batıda ilk çayı ise ruslar batum'da yetiştirmiş.

    osmanlı 19.yy'da çayı ülke topraklarında yetiştirmek istemiş fakat bunu bursa'da deneyince iklim uyumsuzluğundan başarısız olmuş. proje rafa kaldırılmış. sonra türkiye cumhuriyeti dönemi tekrar canlandırılıp doğu karadeniz'de denemeler yapılmış. 1930'larda başlayan üretim süreci kârlı bir rekolteye ancak 1940'ların sonlarına doğru ulaşabilmiş.

    yüksek hacimli üretimin o sırada başarılması ülkeyi rahata sokmuş zira ikinci dünya savaşı sebebiyle çay ithalatı sıkıntıya girmiş. bu da henüz üretmediğimiz halde ülkede kayda değer çay tüketimi olduğunu gösteriyor.

    tahminim çayın yurtiçinde üretilminin yol açtığı ucuzluk, kahveden daha çok popülerleşmesine yol açmış. 1960'larda çay tarlaları o kadar artmış ki hükümet kanunen izinsiz çay üretimini yasaklamak zorunda kalmış ve çaykuru kurup üretimi devlet kontrolü altına almış.

    1984'te bu yasaklar kaldırılmış. günümüzde çay üretiminin %35'ini özel sektör yapıyormuş ve kalite standartları da kanunla denetime tabiymiş.

    tutması 10 yıl süren ilk yetiştirme denemelerinde iklim o kadar çok sorun çıkartmış ki üretim hedefi sadece ülke içi düşünülmüş. oysa türkiye günümüz itibariyle dünyanın en büyük 5. çay üreticisi.

    konuyu okurken çay üretmek için gösterdiğimiz sebata hayran kaldım. fikrin raftan indirilmesiyle kârlı rekolte seviyelerine ulaşmamız arasında neredeyse 20 yıl var. hani osmanlı'nın ilk yaptığı gibi biraz uğraşıp "ya bu olmayacak galiba, öff sıkıldım!" deyip bıraksan çay diye bir şey bilmeyecektik. onuncu yılda "bundan kar edemeyiz" deyip projeyi iptal etsen çay kalmamıştı. oysa bugün karadeniz bölgesinin en ciddi gelir kalemlerinden olmuşsun, dünyanın beşinci büyük üreticisisin. o yıllarda "bunu biz yaparız" diye hayal eden bir insan varmış, "yapmadan bırakmak yok" diye inat ve sebat edenler, sonunda da başaran birileri olmuş. cumhuriyetin ilk yılları, öyle deli zengin koşullar da değil.

    geçen sene "türkiye emoji alfabesine tek sembol katma imkanına sahip olsa bu ince belli çay bardağı olmalı" diye bir twit atmıştım. onu da kültürümüze en yerleşik ve en büyük ortak paydamız olduğundan. şimdi çay gözüme daha kıymetli geldi. hem tarihi kıymetinden hem de başlı başına gurur duyulacak bir azim ve başarı hikayesi olmasından.

    bugün hiç alakamız olmayan, ülke koşullarında hayatta olmayacak, kime sorsanız "olmaz o iş" diyeceği bir şey hayal edin. 30-40 yılda dünyada o konuda ilk 10'a girebileceğinizi söylesem?

    *hüüp*

    (not: alt tarafi "çay bizde 70 yıllık" twiti yazacaktım konuyu araştırmaya başlayınca sayfalarca entry'ye döndü)

  • bay rte ve davutoğlu'nun derin stratejisi sayesinde türkiye cumhuriyeti uyguladığı sözde dış politika ile başta ortadoğu, kuzey afrika , kafkaslar bölgesinde delicesine güç kaybederken iran 'ın fırsatı kullanıp içinde bulunduğu durumdan son hızla çıtığının resmidir.

    çok değil bir kaç sene içinde bugün hayal bile edemeyeğiniz haberler duyacaksınız iran _ amerika _ avrupa üçgeninde.

    geçmişler olsun.

    nasıl bir derin strateji ise elin oğlu imkansız denilen durumlardan müzakere ve diplomasi ile çıkıyor biz çatışmadır, silah'dır, bomba'dır, mülteci 'dir , savaş riski'dir battıkça batıyoruz ve hala dibi bulamadık.